Güneşin en güzel battığı şehirler listesine ekleyelim! Beyrut!
RUNDAMENTAL olarak, kurulduğumuz 2 yıldan fazla bir zamandır çok ülke, şehir gezdik, çok farklı kültürlerin hem koşu kültürü hem de yaşam tarzlarını tecrübe ettik. Hepsinden ayrı bir zevk aldık. Her ülkenin kendine has kültürünü saygı ile izlerken yeni deneyimler yaşamanın bağımlısı olduk. Aslında çok şehir gezdik gördük derken bunların çoğu hepimizin aşina olduğu Avrupa şehirleriydi diyebiliriz. Avrupa şehirlerinde aşağı yukarı ne yaşayacağınızı tahmin edebilirsiniz. Batı Avrupa ya da ortadoğu ülkelerine göre daha temiz, sistemli, güvenli (!) ( güvenli kavramı artık tüm dünyada tartışılır bir konu ) ve en azından nasıl bir ortamla karşılaşacağınızı biliyorsunuzdur.
Ekim ayında ev sahipliğini yaptığımız PUMA Ignite Istanbul yarışında ilk kez farklı ülkelerden 36 koşucuyu şehrimizde ağırladığımızda İstanbul’a daha önce hiç gelmemiş misafirlerimizin buraya gelirken kafalarında oluşan soruları ve merak ettiklerini empati yoluyla değil, bizzat kendilerinden dinleyerek öğrendik. Çoğunun kafalarında güvenlikle ilgili soru işaretleri vardı. İstanbul’a gelip koşmak dışında, tarihi güzellikleri ziyaret etmek ( özellikle Aya Sofya ve Yerebatan Sarnıcı ), lokal ortamlarda bulunmak, sokak lezzetlerini tatmak, şehrin arka sokaklarında dolaşmak ve iki kıtayı birbirine bağlayan Boğaz’a tabiri caiz ise ağzı açık bakmak İstanbul’u ve bu şehirde koşu kültürü nasıl yaşanıyor konusunu akıllarına çok güzel bir şekilde kazımış oldu. Ignite İstanbul’a bizi kırmayarak kalabalık bir ekiple gelen Beyrutlu koşu grubu Beirun Crew bu yıl 15. yılını dolduran Beyrut Maratonu’nu, RUNDAMENTAL’in ve Bridge The Gap ağında bulunan tüm koşu gruplarının yaptığı gibi şehirlerinde gerçekleşecek maratonu sahipleneceklerini duyurdu ve bizi de davet etti.
İstanbul Maratonu ile aynı tarihe denk gelen Beyrut Maratonu maraton, yarı maraton, 8K yarış ve 8K halk koşusu bölümlerinden oluşuyor. Biz gittiğimizde hava 30 derecelerdeydi ve öncelikle tekrar yaz mevsimine döndüğümüz için çok sevindik. Yarış başlangıç saatlerinin ne kadar erken olduğuna ilk başta biraz üzülsek de, yarış bitiş saatine doğru giderek yükselen güneş iyi ki erkenden başlamışız dedirtti. Maraton sabah 06.30, yarı maraton ise 07.00 de başladı. Parkur boyunca sürekli tezahürat yapan halk, sık aralıklarla karşımıza çıkan dans performanslarının olduğu noktalar, rock , hip hop, Arap ezgileri çalan müzisyenler ile başlangıçtan itibaren palmiye ağaçları eşliğinde sahil boyunca ilk 10 kilometrenin nasıl akıp geçtiğini anlamadık. Yarı maraton parkurunun gittikçe şehrin içlerine doğru ilerlemesi, yıkık dökük binalar arasında sokak sanatlarına denk gelmek, Arap harfleriyle grafitiler görmek, hatta askeri birliklerden birinin önünden dolaşan arka sokaklardan koşmak çok farklı ve çok sıcak bir duygu hissettirdi. Parkur boyunca RUNDAMENTAL’in bu yarış için özel tasarım t-shirtlerine ilgi büyüktü. Hem gurur duyduk hem de bu sebeple çok fazla insanla selamlaştık, çok farklı kültürlerden koşucularla yan yana bitiş çizgisine doğru yol aldık. Yarı maraton parkurunun nispeten düz bir parkur olduğunu söyleyebiliriz ama bir Berlin Maratonu değil tabii ki 🙂 Bitiş çizgisine yaklaştıkça bizi bekleyen Beirun Crew’un cheer zone’una doğru o her zamanki tanıdık güzel hisle, yani 21K’lık serüvenin sonuna geldiğimizin ve cheer zone’da arkadaşlarımız tarafından gelecek konfetti yağmuruna girerek yarışı bitirdik. Beyrut Maratonu’nu kendine hedef yarış seçerek uzun süredir antrenman yaparak ekipte maraton koşan tek koşucumuz sevgili Emre Öztekin’i 3:16:23 lük süresi ile buradan tekrar tebrik ediyoruz. İlk yarı maratonlarını koşan Serhat, Barış, Melis, Beyrut’ta yarı maraton başkadır diyip büyük bir motivasyon ile gelen Erdal, Furkan, Deniz; Işıl ve 8K yarışında koşan Nilgün ve Nesrin’i de kocaman tebrik ediyoruz.
Beyrut Maratonu’na katılan Red Snakes Milano, Bridge Runners, Eternal Eagles, Cairo Runners’dan arkadaşlarımızla dünyanın çok değişik, çok güzel bir noktasında bizi bir araya getirip koşmak bahane, kültürler arası sevgi ve dostluk alışverişi şahane dedirten çok çok harika insanlardan oluşan Beirun Crew’a ne kadar teşekkür etsek azdır. Gitmeden önce bizi ‘savaş çıkacak, bombalar patlayacak, ölürsünüz’ diye çok fazla kişi uyarsa da bunların hiçbirine kulak asmadan, Bridge The Gap mevzusunun artık biraz da doğuya uzanmasına destek olmak istedik ve arkadaşlarımızın yanında olmayı tercih ettik. Yarış sonrası dünyanın çeşitli noktalarından insanlar bir araya gelip göbek de attık, rock n roll da yaptık, önemli olan aynı dili konuşmak değilmiş bunu bir kez daha anladık. RUNDAMENTAL olarak şu ana kadar hep batıya doğru planlar yaparken yolumuz ekip olarak ilk kez doğuya düştü ve eşsiz bir deneyim yaşadık.
Beyrut’ta koşulur mu? Kesinlikle! Tahmin edilenin aksine Müslüman ve Hristiyan kültürünün bir arada saygıyla yaşandığı ve modern bir şehir hayatından beklediğiniz her şeyi bulabileceğiniz bir şehir Beyrut. Yemekler enfes! Tabii ki falafel, humus, tabule yerken kendinizden geçecek ve döner dönmez özleyeceksiniz. Şehirden çok uzaklaşmadan muazzam bir mağara olan Jeita Grotto, Lady Of Lebanon’a uzanan uzun teleferik yolculuğu, Byblos’dan ve Pigeon Rock‘tan gün batımını izlemek asla ve asla yapmadan dönmemeniz gerekenler listesinde olmalı. Yarıştan sonra biraz daha uzun kalabilenler mutlaka Beyrut gece hayatına göz atmalı. Biz yapamadık ama gelecek planlar arasına eklendi.
Yazımı en çok duyduğumuz ve sevdiğimiz bir sözle bitirmek istiyorum, Yallah Beyrut!