Yaptığım her orman, arazi koşusundan sonra, “asfaltta daha az koşacağım artık” , “harikaydı, her hafta geleceğim” gibi iç telkinlerime rağmen şartlar çoğu zaman şehrin içinde koşmaya mecbur ediyor beni.
Daha önce bir çok kez katıldığım Aydos ve Geyik koşularından sonra isteğim İstanbul dışında 30-35km’lik (bana göre) uzun bir parkur koşmaktı, bunun için sene içerisinde 3-4 trail yarışı seçtim. Ancak yakın zamanda yaşadığım sakatlıkların tekrarlamaması için işi yavaştan almanın sene sonuna doğru mesafeyi arttırmanın doğru olacağına karar verdim. Önümdeki ilk seçenek ilk defa düzenlenecek olan 11k-35k-80k parkurlarından oluşan Nashira Ultra Maratonu‘ydu. Doğasına hayran kaldığım topraklarda böyle bir yarışın organize edilmesine çok sevinmekle beraber, ilk kez düzenleniyor olmasının soru işaretleri de çok fazlaydı. Malum organizasyon işini çok iyi beceremiyoruz.
Bütün tereddütlere rağmen en azından 11k’lik parkurda yarışıp organizasyona destek olalım diyerek aynı şirkette çalıştığım şirketin koşu takımında beraber yeraldığım arkadaşım ve koşuya yeni başlamış bir arkadaşımı da olaya dahil ederek üç kişi kaydolmaya karar verdik, en kötü ihtimal Antalya’da kısa bir haftasonu tatili yaparız diyerek de ikna ettik kendimizi.
Maratonun parkuruna kayıt esnasında dikkat etmemiş, mesafeye odaklanmıştım, bir kaç hafta kala siteye girdiğimde acı gerçeği fark ettim: 11k parkurun tamamı tırmanıştı!!
260 metre yükselme boyunca neredeyse hiç iniş yoktu, tabi 35k ve özellikle 80k koşanlar yanında lafı bile edilmez bir zorluk ama, işin başında olan biri olarak beni korkutmaya yetti.
Yarış 26 Mart 2016 cumartesi günü sabah başlayacaktı, biz bir gün öncesinde Manavgat’a ulaşıp yarışın da ana sponsoru olan Nashira otelinin yakınında bir otel bulduk, akşamında da gidip yarış kitlerimizi teslim aldık.
Diğer yarışlarda alıştığımızın aksine kaliteli ve iyi dizayn edilmiş bir tshirt, üzerinde parkurun haritasının olduğu iki kolluk, bir de maalesef bu ikisinin kalitesinden uzak üzerinde yarışın ismi ve logosunun olduğu bir buff çıktı. 11k parkurunda 35k ve 80k’nın aksine çip uygulaması yoktu, çip dediysem ayakkabılarımıza taktıklarımızdan değil, benim ilk defa gördüğüm yüzük şeklinde bir çipti. (Checkpoint noktalarında çıkarıp bunu cihaza okutmak gerekiyormuş.)
Kitlerin dağıtımdan sonra parkur için bilgilendirme toplantısına geçildi, her parkur için dikkat edilmesi gerekenler, saat bilgileri vs gerekli bilgiler verildi. Karşımızda işini ciddiye alan, kendileri de ultra koşusucu olan insanlar vardı, yarışmacıların sorularını da sabırla cevapladılar, bu toplantı sonrası yarışın havasına gerçekten girdim diyebilirim. Keşke 35k’ya girseydim diye de düşünmedim değil. Parkur hemen şurada:
Toplantıdan sonra koşuculardan 80k koşacak, daha önce bir kaç kez antrenman yaptığımız benim koşu saatlerine olan ilgimi bilen bir abimiz yeni aldığı Garmin Fenix3‘ü getirip Erdal şuna bu parkuru bir yüklesek diyorum biz beceremedik dedi. Hemen bir bilgisayar bulup önce güncelleme yaptım sonra organizatörün daha önce koştuğu .gpx uzantılı koşu parkurunu saate yükledim, bunu gören başka bir Fenix sahibi, ben de istiyorum dedi, ona da yükledik, bir başkası da Garmin Edge cihazını getirdi, onu da hallettik, en son herkese yaptım ben niye yüklemiyorum dedim kendime de attım parkuru.
Uzun süredir saatte bulunan ‘yüklediğin rotayı koşma’ özelliğini (navigasyon) test etmek istiyordum, bunun yanında son versiyon güncellemeleriyle gelen Vertical navigasyon özelliğini de çok merak ediyordum, bu özellik yüklediğimiz rotada ilerlerken “Elevation Pilot” yani yükseklik kazanım grafiği üzerinde tırmanışın neresinde olduğumuzu, ne kadar tırmandığımız ve ne kadar kaldığı gibi verileri görebiliyoruz. Rotada geçtiğimiz yerler de yeşil olarak gözüküyor.
Start alanına gitmek için saat 08:00’de Nashira otelinden servis bizi start’a götürdü. Yedek kıyafetlerimizin bulunduğu çantayı otobüste bırakıp ısınmaya başladık. Jandarmanın aldığı güvenlik önlemleri oldukça yoğundu, ancak bunun yanında alanda bulunan jandarma mensubu bayanlar yarışmacılarla fotoğraf çektirdi, sempatik tavırlarıyla ilgi odağı oldular.
Saat tam 09:00’da geriye sayım yapıldı ve yarış başladı, ilk 2.5 km’lik parkur asfalt üstünden gidip daha sonra patikaya girildi. Yaklaşık 4.km’de önümdeki kişiyi takip ettiğim için yolu şaşırdım; saat uyarmasa daha da ilerleyecektim. “Rotadan çıktınız” diye uyarı verdi saatim (teşekkürler Garmin ) ama bu teknolojiye aşina olmadığım için emin olamadım ve 3-4 dk doğrusunu anlayana kadar kaybettim. Sonrasında hafif hafif tırmanışlarla 7.km’deki su noktasına gelindi. Baktığımda henüz 25 m yükselmiştik ve kalan 4.5 km’de tırmanacak 235 metre vardı.
Ve yarış burada başladı diyebilirim, daha dik tırmanışlarla 11.km’ye geldiğimizde arkalardan “hani 11 idi, bu niye bitmedi?” gibi şeyler duyuyordum (parkur 11.85k). Bu esnada 160. metrede idik ve altı üstü 800 metre kalmıştı. 100 metre mi tırmanacaktık? Bir hata olduğunu düşündüğüm anda yol bitti. Kafamı kaldırdım, yarış işaretleri neredeyse duvar gibi dik kayaların üzerinde duruyordu. İki el, iki ayak bazen dizlerden yardım alarak burayı tırmandık. Ağaçların arasından açıklığa çıktığımda antik kent gözlerimin önündeydi. Bir an şaşkınlıkla duraklamış olacağım “hadi koş bitti! az kaldı!” sesleri duydum. Devam edip 100-200 metre sonra yarışı bitirdim. Çip olmadığı için hakemlerin kronometresine göre sonuçlar not edildi.
Finish’te bulunan su portakal, muz sandviç ikramları oldukça yeterliydi, parkur boyunca büyük bir fotoğraf ekibi görev yaptı. Sonradan öğrendim ki 17 kişilik bir ekipmiş ve Drone’la da çekim yaptıkları için onlar da teşekkürü hak ediyor. Bitişte bulunan jandarma erler selfie çekmeye çalışan bizlerin imdadına koşup “durun biz çekelim” yaptılar, şenlikli bir ortamdı… Biraz dinlendikten sonra eşyalarımızı alıp etrafı keşfe çıktık, antik kent büyüleyici, biraz turladık, fotoğraf çektik. 2000 yıldan eski tarihi bir kentin içinde olmak inanılmazdı. Merak edenler için kent hakkında bilgiye şuradan ulaşabilir.
Otele dönüp üstümüzü değiştirdik karnımızı doyurduk, bu sırada 35k yarışı bitmişti ama 80k hala devam ediyordu, saat 7’de başlayan yarışı ilk üç sıradakiler 7 saat gibi bir sürede tamamlamıştı. 9 saatte geleceğini tahmin ettiğimiz arkadaşlarımızı karşılamak için şehir merkezinde bulunan bitiş noktasına gittik.
Yarış parkuru akşam 21:00’de kapandığı için ödül töreni pazar günüydü, bu yüzden dönüşümüzü pazar akşamına almıştık, Koşu arkadaşlarımdan Orçun, genelde 3.,yaş grubunda 1. olarak madalya ve kupa kazanmaya hak kazandı, törene katılımımız bizim için daha özel oldu bu yüzden. Ben de genelde 12. yaş grubunda 7. olarak tamamladım yarışı. Derece yapan daha önce beraber antrenman yaptığımız arkadaşlar da vardı. O yüzden oldukça şenlikli bir tören oldu.
Burada özellikle kutlanılması gereken nokta, ödül törenine kaymakam, belediye başkanı, ilçe milli eğitim müdürü düzeyinde kalabalık bir protokolün eşlik ediyor olmasıydı. Bu düzeyde bir desteği hemen hemen hiçbir organizasyonda görmüyoruz. Genelde temsilen biri yönlendirilir, iş olsun diye bir kişi gelirdi. Belli ki gerçekten destek veriyorlar ve organizasyonu önemsiyorlar. Bu da seneye çok daha büyük ölçekli bir iş yapılacağı konusunda umut veriyor.
80k ile ilgili çok asfalt-yol geçişi vardı eleştirilerini duymuş olacaklar, seneye parkurun daha iyi olacağı sözünü vererek herkese teşekkür ettiler, katılan herkes için hazırlanmış sertifika da ince düşünülmüş bir ayrıntıydı, mutlu olarak ayrıldık. Emeği geçenlere, böyle güzel bir yerde koşmama aracılık eden herkese teşekkür ederim.
Seneye 35k hayaliyle, keşke olsaydı dediğim şeyler arasında:
– Yarışın ana sponsoru olan Nashira Otel’in yarışmaya katılacaklara özel fiyat vs bir takım teklifleri olması iyi olurdu. Otel boş olmasına rağmen, çoğu kişi muhtemelen fiyat avantajı sebebiyle başka otellerde konakladı.
– Özellikle 80k finishinde halk ve diğer sporcuların katılımına yönelik planlar geliştirseler iyi olur.
Yarışın websitesi: http://www.manavgatnashiraultramaraton.com/tr/